Dalak Meridyeninin Yüzümüzdeki Yansıması

Kadınlar ve erkekler farklı yaşlanırlar. Erkekler genellikle alında ve kaş arasında kırışıklıklar ve deformasyon görmeye başlarken, kadınlar yüzün alt ve orta kısımlarında; yanak, ağız ve boyunda görürler. Yaş ilerledikçe yanaklarımız hacim kaybetmeye başlar. Nazolabial kıvrımlar oluşarak ağız köşeleri düşer ve çene kenarlarında düşmeden dolayı torbalar oluşur. Ayrıca dudaklar da şeklini ve hacmini kaybetmeye başlar ve ilk olarak üst dudak üzerinde kırışıklıklar ortaya çıkar.


Cildimiz boyun bölgesinde merkezlenerek “hindi boynu” dediğimiz görünümü oluşturur. Sürece anatomik olarak bakarsak; 50den fazla yüz kası arasında güçlü bir bağlantı görebiliriz. Yüz kaslarımızın çoğu orbicularis oris (ağız çevresi kası) ve orbicularis oculi (göz çevresi kası) ile bağlıdır.


Ağız çevresindeki kas, yüzün alt orta kısmındaki konumuyla yanak ve çene bölgesindeki diğer kaslar için bir bağ görevindedir. Yaş alma ve yer çekimi süreciyle birlikte, dudakların üzerindeki kaslar, yavaş yavaş konumunu ve şeklini kaybetmeye başlar. Ağzı çevreleyen kasın üzerinde oluşan baskı, dudak çevresinde kırışıklıkların oluşmasına, ağız kenarlarında aşağıya, dudaklarda ise içe doğru düşmeye sebep olur.


Bu soruna bütünsel bir bakış açısıyla bakarsak; her şey birbiriyle bağlantılı bütünsel bir oluşumun sonucudur. Çin tıbbı öğretileri vücudumuzda neler olduğunu gözlemlemek için yüzü kullanır. Doğada bulunan 5 element, iç organlarımız, duyularımız, karakterimiz görünüşümüz ile bağlantılıdır.


Çin tıbbı yüz haritasında dalak, dudak üzeri bölgeye denk gelir. Dalak meridyeni enerjisi düşük olduğunda,
• Yüzdeki (özellikle ağız bölgesi) cilt ve kaslarda sarkma,
• Yanakların alt kısmında çukurluk,
• Üst dudağın üzerinde kırışıklıklar,
• Üst göz kapaklarında sarkma,
• Yorgun yüz görünümü,
• Yüzde ödem ve şişlik,
• Mat bir cilt gözlemlenir.
Vücudumuzdaki diğer göstergelere bakarsak,
• Hızlı kilo alıp, kilo vermekte zorlanıyor musunuz?
• Yağlarınız özellikle göbek çevresinde mi birikiyor?
• Kaslarınız güçsüz mü?
• Çarpma, sıkışma gibi durumlarda cildiniz kolayca morarır mı?
• Sık sık şeker ihtiyacı hisseder misiniz?


Dalak enerjisi dengelenmediğinde duygusal olarak kronik bir endişe içerisinde oluruz. Bu durum aslında mola verme ve kendimizle ilgilenme zamanının geldiğini anlatır.

Dalak besleyici bir organdır. Her zaman öncelikle diğer organlara fayda sağlar. Tıpkı kadın gibi… Her iki cinsiyetin yaşlanma sürecini karşılaştırırsak; kadınlar ailedeki herkese bakma eğilimindedir. Hatta bazen kendilerini bile unuturlar. Bu ihmal dalağa, dolayısıyla dış görünüme zarar verir.


Kırışıklıkları azaltmak ve ruh sağlığınızı iyileştirmek istiyorsanız kendinize zaman ayırmakla başlayabilirsiniz. Ancak kendimiz tam ve bütün olduğumuzda başkalarına faydalı olabiliriz.


Fonksiyonel güzellik akademisinde dalak enerjinizi dengelemek için birçok yöntemle çalışıyoruz. Beslenme, nefes egzersizleri, beden ve yüz egzersizleri, masaj teknikleri, aromaterapik yağlar, ayurvedik ritüeller, qigong, fascial terapiler gibi hem profesyonel hem de self-care yöntemler için fonksiyonel güzellik akademisine kaydolabilirsiniz. Dalağınızı dengelemenin en iyi yönlerinden biri, diğer tüm organlarda denge oluşturmaya başlamasıdır.

Kozmetik dolabınız ne kadar tehlikeli?

Hepimiz kişisel bakım ürünlerini ve/veya kozmetik ürünlerini daha iyi görünmek, kokmak ve hissetmek için kullanırız. Ne yazık ki, çoğu sağlığımız konusunda tehdit oluşturuyor. Sağlıklı seçimler yapmak isteseniz bile, nasıl yapacağınızı bilemeyebilirsiniz. Diş macununuzda, sabununuzda veya rujunuzda gerçekte ne olduğunu bilmek zor olabilir. Umarım hazırladığım yazı sizlere yardımcı olacaktır.

Her gün kişisel bakım ve kozmetik ürünleri kullanıyoruz. Banyo dolabınızda neler olabilir?

  • Şampuan ve saç kremi
  • Sabun, duş jeli
  • Banyo tuzları ve yağları
  • Parfümler, deodorantlar ve terlemeyi önleyiciler
  • Rujlar ve dudak balsamları
  • Saç şekillendirici ürünler; saç boyaları
  • Makyaj / kozmetik (fondöten, göz farı, maskara vb.)
  • Bebek pudrası,
  • El temizleme mendilleri ve el dezenfektanları
  • Güneş koruyucu ve bronzlaştırıcılar,
  • Tıraş kremleri, epilasyon ürünleri
  • Yüz temizleyicileri, kremler ve tonikler; akne tedavisi ürünleri
  • Diş macunu, gargara, diş ipi
  • Tırnak cilası, cila çıkarıcılar ve diğer tırnak ürünleri
  • Kontak lens / gözlük temizleyicisi ve çözümleri
  • Kadın hijyen ürünleri
  • Nemlendiriciler

Sonra, elbette, sık sık nefes alarak yuttuğumuz veya dokunduğumuz bir dizi ev temizleyici ve diğer kimyasallar var.

İşte kişisel bakım ürünlerinizde potansiyel olarak bulunan zararlı kimyasalların en önemlileri:

Triklosan: Triklosan bazı diş macunlarında ve bazı sabunlarda bulunan antibakteriyel bir ajandır. Uzun süreli toksik etkileri vardır. Diğer endokrin problemleri arasında, triklosan tiroid fonksiyonunu azaltabilir. Kanada ve Japonya, triklosanın kozmetik bir bileşen olarak kullanımını kısıtlamaktadır. En rahatsız edici kısmı Triclosan’ın dirençli bakteriler oluşturabileceğidir. Başka bir deyişle çözmeye çalıştığı problemi arttırabilir.

Parfüm: Parfüm deodorantlarda, yüz yıkama ürünlerinde, şampuanlarda, duş jellerinde ve güneş kremlerinde bulunur. “Parfüm” terimi 3 binin üzerinde farklı kimyasaldan herhangi birini içerebilir. Araştırmalar bazı gizli bileşenlerin de parfüm oluşturduğunu göstermektedir. Parfüm karışımları alerji, dermatit, solunum sıkıntısı ve düşük sperm sayısı gibi üreme sistemi üzerindeki potansiyel etkilere sahiptir.

Toluen: Toluen boya tinerlerinde kullanılan yaygın bir çözücüdür ve ayrıca nemlendirici kremlerde ve tırnak cilalarında da bulunabilir. Nefes almayı engelleyen ve bulantıya neden olan güçlü bir nörotoksindir. Maruz kalma, anne karnında gelişmekte olan bir fetüste gelişimsel hasara neden olabilir. Toluen ayrıca bağışıklık sisteminde bozulma ve kanser ile de ilişkilidir.

Parabenler: Parabenler, birçok ürünün raf ömrünü arttırmak için kullanılan bir bileşiktir. Parabenler östrojeni taklit eden endokrin bozuculardandır.

Formaldehit Açıcılar: Formaldehit açıcılar, kişisel bakım ürünlerinin yaklaşık %20’sinde kullanılan bir antimikrobiyal koruyucu sınıfıdır (DMDM hydantoin ve Quaternium-15 gibi). Bağışıklık sistemi ve cilt için toksiktirler ve oldukça alerjiktirler. (Japonya bunların kullanımını kısıtlamaktadır.)

Oksibenzon: Oksibenzon, güneş koruyucuların yarısından fazlasında, UV ışık emici olarak kullanılır. Aslında fotoalerjik reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca bir endokrin yıkıcıdır.

Bu kimyasallar vücuda nasıl giriyor?

Kişisel bakım ürünlerinden gelen kimyasallara birçok açıdan maruz kalıyoruz. Örneğin onları spreyler ve pudralar aracılığıyla nefes ile alabiliriz. Dudak kozmetikleri içerisinde yutabiliriz. Cilt ve mukoza zarlarından emebiliriz. Birçok ürün, bileşenleri cildin derinliklerine çeken, emilimi arttıran bileşikler içerir.

Kişisel bakım ürünlerindeki bileşenlerin zararlı olabileceğini genellikle düşünmeyiz. Mesela eczanelerde satılmalarına izin veriliyorsa güvenli olmaları gerektiğini var sayarız. Ne yazık ki, bu her zaman doğru değildir.

Aslında, renk katkı maddeleri ve birkaç yasaklanmış madde dışında, kozmetik şirketleri, denetim veya onay olmadan ürünlerinde istedikleri herhangi bir bileşeni veya hammaddeyi kullanabilirler. “Hipoalerjenik” veya “nazik” gibi terimler bir ürünün daha güvenli olduğu, hatta nazik ve alerjik olmadığı anlamına gelmez. Aslında, dünya genelinde kozmetik bileşenlerin %20’sinden daha azı değerlendirilmiştir ve sadece 11 bileşen veya kimyasal grubun güvensiz olduğu raporlanmıştır.  EPA araştırma toksikoloğu Kevin Crofton bir röportajında “Çok fazla kimyasal var ve yeterli veri yok. Gerçekten çok fazla bilgiye sahip olmadığımız binlerce ve binlerce kimyasal kullanılıyor.” diye belirtmiştir.

ABD’de 500’den fazla ürün, Japonya, Kanada veya Avrupa Birliği’ndeki kozmetik ürünlerinde yasaklanmış bileşenler içermektedir. Kişisel bakım ürünlerinden olanlar da dahil olmak üzere birçok kimyasala maruz kalmanın anne karnındaki bebeğin gelişimi sırasında ve erken çocukluk döneminde gelişen beyin ve sinir sistemini bozabileceği, çocukluk ve yetişkinlik zamanındaki sorunlara zemin hazırlayabileceği unutulmamalıdır. Tabii ki bu, kimyasalların yetişkinler için güvenli olduğu anlamına gelmez. Kendiniz ve özellikle çocuklarınız için ürünleri dikkatli seçmek gerekir.

Peki daha güvenli alternatifler için ne yapılmalıdır? Ürün etiketlerini okuyarak başlayın. Güvenebileceğiniz markaları tanıyın. Ayrıca birçok kişisel bakım ürününe çeşitli alternatifler yaratabilirsiniz.

Örneğin:

  • Makyajı çıkarmak için zeytin, badem, avokado veya başka bir hafif yağ kullanın.
  • Peeling olarak deniz tuzu veya kahve telvesi kullanın.
  • Nemlendirici ve dudak kremi olarak sızma zeytinyağı veya sızma hindistan cevizi yağı kullanın.
  • Tonik olarak organik Gülsuyu veya maden suyu kullanabilirsiniz.
  • Temizleyici olarak limon suyu ile karıştırılmış sade yoğurt kullanabilirsiniz. Meyve ve laktik asitler aynı şekilde çalışır ve yoğurttaki Lactobacillus bakterileri cilt problemlerine yardımcı olur.
  • Peeling olarak ananas ya da nemlendiren avokado posası deneyebilirsiniz.
  • Akneyi yumurta sarısı ile tedavi edin (yumurta sarısını sarı yapan A vitamini de aktif maddedir). Birkaç dakika bekletin, durulayın ve ardından bir nokta çay ağacı veya lavanta yağının antiseptik etkisinden faydalanın.
  • Saçları saç kremi yerine elma sirkesi ile durulayın –  elma sirkesi saçlarınızın kolay taranmasını sağlar ve parlatır.
  • Ağız sağlığı ve toksinleri uzaklaştırmak amaçlı sabahları Hindistan cevizi yağını ağzınızda 15-20 dakika çevirip çıkarın ve suyla çalkalayın. Ardından ıslak diş fırçanızı karbonata batırın. Karbonat macunu sadece dişlerinizi ovmakla kalmaz, durulandıktan sonra da nefesinizi taze bırakır! Dilerseniz macuna bir veya iki damla nane yağı ekleyerek nane yağının anti bakteriyel özelliğinden faydalanabilirsiniz.

Şu anda kullandığınız her şeyi çöp kutusuna atmanız ve tüm banyonuzu bir gecede boşaltmanız gerekmiyor. Sadece farkında olmak, kendinizi eğitmek, kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için bilinçli kararlar vermek yeterlidir.

Bunun için;

  • Her seferinde bir ürün olmak üzere aşamalı olarak değişiklik yapın.
  • Eski bir ürünü atma zamanı geldiğinde, yeni alacağınız ürünün daha güvenli olduğundan emin olun.
  • Kullandığınız her şeyi kümülatif yükünü düşünerek hareket edebilirsiniz. Sahip olduğunuz her ürünü atmanız veya en sevdiğiniz parfümden vazgeçmeniz gerekmez. Küçük değişiklikler ile başlayın ve kendinizi strese sokmayın.

Burada bahsettiğim her kimyasalın tümünü ortadan kaldırmak için fanatik olmanıza gerek yok. Mükemmel olmaya ya da vücudunuzu tamamen arındırmaya çalışmıyorsunuz.

Bunun yerine;

  • Daha az ürün kullanın. Örneğin vücut losyonu, el losyonu, yüz kremi, göz altı nemlendiricisi vb. yerine sadece bir tür nemlendirici deneyin.
  • Eğer bir şeyler püskürtüyorsanız, direkt nefes almayın.
  • Parfümlü oda spreyleri yerine, uçucu yağları tercih edin.
  • Ürünlerinizi seçerken kokusuz olanları seçin. Mutlaka koku gerekiyorsa uçucu yağları tercih edebilirsiniz.
  • Ev temizliğinde bakterileri ürünlerle yok etmeye çalışmayın. Sade sabun ve su, elma sirkesi günlük yaşamdaki bakterileri uzaklaştırmak için yeterli olacaktır.

Kendinizi  ve sevdiklerinizi korumak, daha güvenli ürünler ve malzemeler hakkında bilinçlenmek  için cildinize uygun, doğal yöntemler, ürünler, bakım ve anti-aging alternatifleri sunduğum bireysel danışmanlık ve grup workshoplarımıza katılarak bu konuda kendi alternatiflerinizi oluşturabilirsiniz.

Sevgiyle kalın.

Kaynaklar:
Schug TT, et al. Endocrine disrupting chemicals and disease susceptibility. Journal of Steroid Biochemistry & Molecular biology
Frye CA, et al. Endocrine disrupters: A review of some sources, effects, and mechanisms of actions on behavior and neuroendocrine systems. J of Neuroendocrinology

Hindistan cevizi yağı bir mucize midir? 

Hindistan cevizi yağı bir mucize midir?

Son dönemlerde gelen maillerde en çok sorulan sorulardan biri Hindistan Cevizi yağının faydaları ile ilgiliydi. Ben de sizler için sorularınızın cevaplarını bulacağınızı umduğum bir yazı hazırladım. 

Web Üzerinde, güzellik dergilerinde ve televizyon kanallarında en son mucize maddelerden biri olarak hindistan cevizi yağının tıbbi özelliklerine atfedilmiş birçok bilgi dolaşmaktadır. Ancak bilimsel olarak kanıtlanmadıkça bu iddialar gerçeklik değeri taşımaz.  Bu nedenle biraz daha derine inmek istiyorum. Organik hindistan cevizi yağı Lauric Acid’in en iyi kaynaklarındandır. Lauric acid hücre yapımı ve bakımı için gerekli bir besin olan, organik bileşikler kapsamına giren orta zincirli bir yağ asididir. Lauric Acid’ in diğer doğal kaynakları arasında palmiye yağı, çimle beslenen ineklerin sütü, keçi ve koyun sütünden yapılan tereyağı bulunur. 

Lauric acid ve Hindistan cevizi yağı ile ilgili yapılan bazı bilimsel çalışmaların sonuçlarına göre; Hindistan cevizi yağının faydaları hakkında doğru ve yanlışlardan bahsetmek istiyorum !

Nemlendirici Etkisi var mıdır?
Hindistan cevizi yağı hoş kokusu ve hissiyatı nedeniyle birçok kozmetik üründe kullanılmaktadır. Kendi başına bile mükemmel bir nemlendiricidir. Cilt hidrasyonunu ve yüzey lipid düzeyini arttırır. (Dermatit,2004)

Etkili bir güneş koruyucu mudur?
Dünya genelinde bazı güzellik uzmanları tarafından Hindistan cevizi yağının doğal bir güneş kremi olduğu iddia edilse de ne yazık ki bu doğru değil ! Birçok güneş kreminde kullanılsa da yağın kendisi sadece 1 SPF ye sahiptir. Bu da dermatologların cilt kanserini önlemek için önerdiği asgari SPF 15 in altındadır. 

Akne tedavisinde etkili midir? 
Lauric Acidin akneye neden olan bakterilerden Propionibacterium acne gelişimini yavaşlatırken,  benzoil peroksitten 15 kat daha etkilidir. Ve enflamasyonu azaltır. Yaraların iyileşmesinde etkilidir. (The Journal of Investigative dermatology) Kırmızı kaşıntılı döküntülerle kendini gösteren atopik dermatit üzerinde iyileştirici etkisi gözlemlenmiştir. 
 
Kalın ve gür saçlar için etkili midir? 
 Hindistan cevizi yağı saç kırklarını önleyerek, saçların uzamasına katkıda bulunan güçlü bir nemlendiricidir. Şaçlı deride kuruluk ve pullanma gibi problemlerin giderilmesine destek olur. Saçların parlak ve yumuşak olmasını sağlar. (Studies published in the Journal of Cosmetic Science)
Bununla birlikte  saç dökülmesini durduracağı gibi bir kanıt yoktur.

Organik Hindistan cevizi yağını nasıl kullanabiliriz ? 
Vücut yağı : 1 fincan Hindistan cevizi yağı ve 3/4 fincan kakao yağını karıştırdıktan sonra, dondurucuda 20 dk bekletin. Sonra krema kıvamına gelene kadar çırparak bir kavanoza koyduğunuzda 3 ay boyunca vücut yağı olarak kullanabilirsiniz. 

Vücut peelingi:  Hindistan cevizi yağını rendelenmiş Hindistan cevizi ile karıştırarak yumuşak bir peeling yaratabilirsiniz. Cildinizi nemlendirirken ölü hücrelerden de arındırmış olursunuz.

Kütikül yağı : Hindistan cevizi yağı kütikül nemlendirici bir yağ olarak harikadır. Antiseptik özelliğinden dolayı tırnak enfeksiyonlarını önleyebilirsiniz. Ellerinizi yıkadıktan sonra, her parmağınıza 1 damla uygulayarak veya manikür esnasında masaj yaparak kullanabilirsiniz. 

Saç yağı : Sıcak suyun içerisine yerleştirdiğiniz hindistan cevizi yağı kavanozunu yağ eridikten sonra, saç derinizden saç uçlarınıza kadar bolca uygulayın. Yarım saat beklettikten sonra iyice durulayın. Mükemmel bir nemlendirme sağlayacaktır. 

Nemlendirici: Günde 1 veya 2 defa cildinize masaj yaparak kullanabilirsiniz. Mükemmel bir nemlendirme sağlayarak cildinizde pullanma, iritasyon, kuruluk ve nemsizliği giderecektir. Dudaklarınızın nemlendirilmesinde ve çatlamaların önlenmesinde de oldukça etkilidir. Bu şekilde herpes (uçuk) oluşumunu da önlemeye yardımcı olur. Bebeklerde pişik oluşumunu önlemede etkilidir. Emziren annelerde meme ucuna sürüldüğünde nemlendirme sağlar ve antibakteriyel etkisiyle bebeklerde ağız içi aft oluşumunu önler.

Makyaj temizleyici olarak: Göz makyajınızı nazikçe temizlerken kirpiklerinizin de sağlığına destek verir. İnatçı makyaj artıklarını temizler.

Besin takviyesi olarak: Kolayca sindirilebilen, metabolizmayı hızlı harekete geçiren ve hızlı yakılarak, yağ hücrelerinde depolanmayan Hindistan cevizi yağını tereyağına alternatif olarak kek, pasta, börek yapımında kullanabilirsiniz. Doyurucu etkisi fazla olduğu için kalori tüketiminizi azaltmanıza da yardımcı olabilir. Hatta kahvenize bile ekleyebilirsiniz. Bağısak parazitlerinin önlenmesine yardımcıdır. Bağışıklık gelişimi için de etkilidir. 

Sağlıklı ve güzel günler dilerim.

Lekelerden Kurtulmak Mümkün Mü?

LEKELERDEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?

Yaz aylarında sınırlı uygulamaların yapılabildiği lekelerin tedavisi için çok az vakit kaldı. Bu nedenle sizlere bu konuda bir yazı hazırlayarak tekrar merhaba demek istedim. Her sayıda farklı konulardaki yazılarımla sizlerle olacağım.

Birçok kişinin problemi olan, çeşitli nedenlerle oluşan lekelerin tedavisi oldukça güçtür. Leke tedavisinin başarısı için uygun yöntemin belirlenmesi oldukça önemlidir. Yanlış tedaviler lekenin koyulaşmasına, boyutlarının genişlemesine neden olmaktadır. Leke analizini yaparken lekenin türü, derinliği, oluşum şekli, daha önce uygulanan leke tedavileri, yaş ve hormonal denge gibi birçok etkenin kontrol edilmesi gerekmektedir.

Lekelerin çok farklı oluşum nedenleri olabilir. Kozmetikler, gebelik, doğum kontrol hapları, beslenme, genetik yatkınlık, güneşe maruz kalma, tiroid fonksiyon bozukluğu, bazı ilaçlar lekelere sebep olabilmektedir.

Yüksek koruma faktörlü güneş koruyucular lekelerin oluşumunu önlemek yerine arttırabilmektedir. Yüksek faktörlü güneş koruyucuların içerdiği kimyasal ajanların güneşle etkileşimi sonucu lekeler artabilmektedir. Bu yüzden kozmetik ve dermo-kozmetik ürünler seçilirken deneyimli uzmanların tavsiyesine göre kullanılmalıdır. Doğru yöntemin belirlenmesi için uzmanın bilgi ve deneyimi oldukça önemlidir.

Leke analizine göre uygulanan bazı tedavi yöntemleri sizler için özetledim.

MICROPUNCTURA

Kök hücre ve büyüme faktörlerinin, özel bir aletle cilde verilmesi ve doğal olarak da arttırılmasını sağlayan micropunctara yeni hücre oluşumunu artırırken, cilt altındaki kollajen-elastin lif ve hyalüronik asit üretimini arttırır. Ciltteki kök hücrelerin çoğalmasını sağlar, taze ve yeni cilt gelişimini tetikler. Leke için en etkili yöntemlerden biridir. Ayrıca cildin elastikiyetini geliştirir, kırışıklıkların ve çizgilerin görünümünü azaltır, nemsizlik ve gözenek genişliğinin yok olmasını sağlar.

KİMYASAL PEELİNG

Kimyasal peeling donuk ve cansız görünümlü cildi canlandırmak için uygulanan, cildin çeşitli katmanlarının kontrollü ve yüzeysel bir şekilde soyulmasına dayalı bir yöntemdir.

Kimyasal peeling deriyi canlandırmak, gençleştirmek, sivilce izlerini, ciltte istenmeyen lekeleri gidermek için uygulanır. Peeling uygulaması cildin yıpranmış, tazeliğini, parlaklığını kaybetmiş üst tabakasının soyulmasını ve dökülmesini sağlar. Derinin daha alt tabakalarında yeniden bir yapılanma sürecini başlatıp; kollajen sentezlenmesini uyararak  daha genç ve sağlıklı bir derinin ortaya çıkmasını sağlar.

KARBON PEELİNG

Cilde sürülen karbon solüsyonunun lazer ile parçalanması prensibiyle yapılan bir işlemdir. Bu parçalanma sırasında ses açığa çıkar.  Hafif ısı dışında herhangi bir acı hissedilmez. Isı etkisiyle, kollajen ve elastin dokuda aktivasyon oluşur, bu da gözeneklerde daralma ve cilt sıkılaşmasına yol açar. Uygulanan lazer ışını ile ciltteki lekelerin giderilmesi de sağlanmış olur. Isıya bağlı olarak yağ bezlerinin fonksiyonları baskılanır ve yağ salgısı azalır. Bunların dışında cildin üst kısmındaki tabaka da bir miktar soyulmaktadır Gözenek genişliği, cilt matlığı, leke, kırışıklık ve sarkma şikayeti olan herkese uygulanabilir.

FRAKSİYONEL/CO2 LASER

Fraksiyonel/CO2 laser ile dokuların bir kısmına lazer ışını gönderilirken,komşu dokulara ışın gönderilmemektedir. CO2 fraksiyonel lazer ışınları ile buharlaştırılan dokuların, hemen bitişiğindeki sağlam dokular tarafından iyileşmesi sağlanmaktadır.  Buharlaşma etkisiyle derinin üst tabakası soyulur. Kırışıklıklar, sarkma, lekeler, sivilce izleri gibi çeşitli problemlerde etkilidir.

PRP

PRP  uygulaması; bir kişiden çok az miktarda kanın alınarak özel bir tüpte santrifüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve PRP’nin  yine aynı kişiye enjeksiyon yolu ile geri verilmesini temel alan bir uygulamadır.

Cilt lekelerinin bakımında farklı methodlarla birleştirilen PRP tedavisi ana tedavi değil bir yan tedavidir.  Aynı zamanda cilt lekelerinin oluşumunu önlemekte de etkilidir. Sürecin hızlanması ve cildin daha hızlı toparlanması için ana tedaviye eklenir.

 

Öğr. Gör. Berrin Çetiner

Güzellik ve Estetik Danışmanı/Eğitmen/Estetisyen